Mehmet Akif
Milli şairimizin vefetının 74 yılında (27 Aralık 1936) Mehmet Akif Ailesinin ne tür sıkıntılar ile karşılaştıgının bilinmesi gerekiyor. İşte Şairin vefatından sonra ailesinin başına gelenler:
İstiklal Marşı Şairi, fikir ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un çocukları uzun yıllar yokluk ve sefalet içinde yaşadıktan sonra bu dünyadan göçtüler. Yıllardır şiirleri okunan, fikirleri savunulan ve örnek bir şahsiyet olarak gösterilen Mehmet Akif’in çocuklarına sahip çıkılmaması ise manidar bulunuyor.
Mehmet Akif’in İsmet Hanım’la evliliğinden Cemile, Feride, Suad, Emin ve Tahir isimli beş çocuğu bulunuyordu. Mehmet Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy askerlik görevini yaptığı sırada, koğuştaki arkadaşlarına Kur’an okuyup tefsir ettiği gerekçesiyle Divan-ı Harbe verildi. Tutuklanan Ersoy, çavuş arkadaşının yardımıyla askeri cezaevinden kaçarak, o dönemde Fransız manda yönetimindeki Kırıkhan’a kadar geldi. Kırıkhan’da yakalanan Ersoy ve arkadaşı Türkiye’ye iade edildi. Cezasını çeken talihsiz adam uzun yıllar yoksulluk içinde yaşadı. Bunalım içinde yaşadığı bir gün solcu yazarÇetin Altan’a kadar giderek maddi yardım isteyen Emin Ersoy, olaydan kısa bir süre sonra Beşiktaş’ta bir çöp kutusunun yanında ölü bulundu.

 

 
Kızını evden atmaya kalktılar
Babası Mehmet Akif’in emekli maaşıyla geçinen küçük kızı Suat Ersoy da 1991 yılında üzücü olaylarla karşılaştı. Kızları Ferda ve Selma Argon’la birlikte Beyoğlu’nda yaşayan Suat Hanım evden atılmak istendi. Bu üzücü olayın gazetelerde yer alması üzerine dönemin Başbakanı Turgut Özal, Suat Hanım’a Halkalı’da bir daire tahsis etti. Ancak ekonomik sıkıntılar ailenin yakasını bir türlü bırakmadı. Evini satmak zorunda kalan Suat Ersoy Hanım, Kadıköy’de Vakıflara ait döküntü ahşap bir eve taşındı. Suat Ersoy hanım bu evde zor günler yaşadıktan sonra yaşama veda etti.
Cenazesinde kimse yoktu
Mehmet Akif’in küçük oğlu Tahir Ersoy ise tercüman olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. 2000 yılında da karaciğer ve kalp yetmezliğinden vefat etti. Emekli maaşı yeterli olmadığı için Ankara’da SSK’ya bağlı bir hastanede tedavi edilen Ersoy, daha sonra İstanbul’a getirilerek, Esma Hatun Hastanesi’ne yatırıldı. Ancak hastalık iyice ilerlemiş olduğundan tedavi sonuç vermedi ve Tahir Ersoy hayata gözlerini kapadı. Tahir Ersoy’un cenaze törenine ise ne yazık ki çok az insan katıldı.
İmdadına yetişemedik
Kitabevi Yayınları’ndan çıkan “Ali İlmi Fani’nin Rıza Tevfik’e Mektupları” isimli kitapta Akif’in oğlu Emin Ersoy ile ilgili bir anekdot yer alıyor. Akif’in yakın arkadaşlarından Ali İlmi Fani bir gün bir mektup alıyor. Mektup Kırıkhan hapishanesinden geliyor. Yazan Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy’dur. Akif’in Mısır’da yaşadığı bir dönemdir. Kırıkhan ise o dönemde Fransız manda yönetimindeki Hatay’a bağlıdır. Ali İlmi olayı şöyle anlatıyor:
“Akif’in oğlunun başına gelen felaketten tabii haberimiz yok. Bir gün elime Bereketzade Cemil Beye hitaben yazılmış bir mektup tutuşturuyorlar. İmzaya baktım, ‘Kırıkhan hapishanesinde mevkuf Mehmet Akif Beyin mahdumu Emin.’ İçini okudum. Diyor ki: ‘Kırklareli’nde vazife-i askeriyemi ifa ediyordum. Arapça bildiğim için ara sıra arkadaşlarıma Kur’an okur, ayetleri tefsir ederdim. Bu hareketim irtica mahiyetinde görüldü. Divan-ı Harb’e tevdi olundum ve tevkif edildim. Tevkifhaneden şimdi benimle beraber bulunan çavuşumun delalet ve himmetiyle firar ettik. İstanbul’a geldik, ordan bir vapura atladık. Mersin’e çıktık. Mersin’den yaya olarak Antakya’ya gelirken yoldaki karakolhanedeki jandarmaar halimizden şüphelendi, pasaportlarımız olmadığından her ikimizi de Kırıkhan kazasına gönderdiler. Şimdi bizi Türkiye’ye iade edecekler. İmdadımıza yetişiniz.’ Maalesef imdatlarına yetişemedik, çünkü mektup yazılıp elden ele bana gelinceye kadar günler geçmiş, kendileri de hududu aşmıştı. Bilmem ne ceza verecekler? Akif Bey’e yazmadım. Çocuğunki divanece bir harekettir. Asker koğuşunda Kur’an tefsir olunur mu? Bugünki inkilab rejiminden bu derece gafletin manası ne? Zavallı Akif Bey refikasıyla beraber kendi canlarının derdiyle uğraşırken yeni bir bela ile karşılaşıyor. Kimbilir ne kadar müteessir olacak.”
Mehmet Akif’in Oğlu M. Emin Ersoy’un Sefaleti ve Ölümü
Şairlerin çocuklarının yaşam çizgisi nedense olumlu biçimde gelişemiyor. Böyle bir olgu var. Hepsinin değil tabii. Tevfik Fikret’in Halûk’u, Mehmet Akif Ersoy’un oğlu Emin Ersoy’un trajik yaşamı ve ölümü, Cemal Süreya’nın Memo Emrah’ı. Çok sayıda olumsuz örnek bulunabilir kuşkusuz. Olumlu örneklerse az.
Mehmet Akif Ersoy’un oğlu Mehmet Emin Ersoy’un olumsuz biçimde gelişen ve sonuçlanan yaşam sürecinde karşılaştığı maddi sorunlar, yoksulluk ve yoksunluklarda, babası Mehmet Akif’in İslamcı, ümmetçi dünya görüşünün o dönemde Kemalist devletin ideolojisiyle çatışmasının payı olmalıdır kuşkusuz. Çünkü, Kemalist devlet makam mevki ve maaş vererek yandaş bir bürokrat-seçkinler sınıfı oluşturuyordu. Şairleri, yazarları kendi çizgisine çekerek laik-Cumhuriyet’in resmi propagandasında kullanıyordu. Bu çerçevede muhalif ya da farklı düşünen aydınlara yaşama hakkı tanınmamıştır.

 

 
Mehmet Akif Ersoy’un iki oğlu ve üç kızı olmuştur. Mehmet Emin Ersoy, Akif’in büyük oğludur. 1908 yılında İstanbul’da doğmuştur. Mehmet Akif 1920 yılında Ulusal Savaşım’a katılmak üzere gizlice Ankara’ya geçerken henüz on iki yaşında olan oğlu M. Emin Ersoy’u da yanına almıştır. Baba oğul 24 Nisan 1920’de Meclis’in açılışından sonra Ankara’ya varmışlardır. Mehmet Akif, Burdur temsilcisi olarak Meclis’te yaptığı çalışmalar ve gezilerinde oğlu Emin Ersoy’u yanından ayırmamıştır. Bir ara ailesini Kastamonu’da ev kiralayarak bu kente yerleştirdikten sonra Emin Ersoy’u da okula yazdırmış, ancak, Emin Ersoy kaçarak yeniden Ankara’ya babasının yanına gelmiştir. Akif, oğluyla birlikte Tacettin dergahında kalmış; bir süre sonra tüm ailesini Ankara’ya getirterek dergahın yakınında ev kiralayarak birlikte orada oturmaya başlamışlardır. Yunanlıların Ankara’ya yaklaşması üzerine bu kentteki resmi daireler ve halk Kayseri’ye nakledilirken Akif’de, ailesini Kayseriye göndermiş, kendisi oğluyla birlikte Ankara’da kalmıştır.
Mehmet Akif, zaferden sonra Ankara Hükümetiyle siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle koruyucusu Abbas Halim Paşa’nın davetlisi olarak 1923 ve 1924 yılı Kış aylarını geçirmek üzere Mısır/Kahire’ye gitmiş; 1924 ve 1925 yılı bahar aylarında İstanbul’a dönmüştür. Emin Ersoy, babasının bulunmadığı dönemlerde serseriliğe başlamıştır. Mehmet Akif, bu konuda 1925 yılının ilk aylarında mektup yazarak Fuad Şemsi beyden yardım istemiştir. Şair,1925 yılı sonunda tekrar Kahire’ye dönerken Emin Ersoy’u da ilgilenmek için yanında götürmüştür. Mısır’da Emin Ersoy’un eğitimiyle ilgilenmiş, ona Arapça öğretmiş ve bir özel okula yazdırmıştır. Bu gidişinden sonra bir daha Türkiye’ye dönmeyen Mehmet Akif, eşi ile ikinci oğlu Tahir’i de yanına aldırmıştır. Akif’in evlenmiş olan üç kızı Türkiye’de kalmışlardır.
Emin Ersoy, 1934 yılında askerliğini yapmak üzere Türkiye’ye dönmüştür. Kırklareli’nde askerliğini yaparken arkadaşlarına Kur’anı Kerim okuyarak anlamını açıklaması nedeniyle bu davranışı irtica olarak görülmüş Divan-ı Harbe (Askeri Mahkeme) verilerek tutuklanmıştır. Mehmet Emin Ersoy daha sonra birlikte tutuklu bulunduğu çavuşu ile beraber cezaevinden firar ederek İstanbul’a, oradan da gemiyle Mersine’e gelmişler, Mersin’den yaya olarak Antakya’ya giderken yolda, pasaportsuz olmaları ve davranışlarından kuşkulanan jandarmalar tarafından yakalanarak Kırıkhan’a gönderilmişlerdir. Mehmet Emin Ersoy’un bu başına gelenleri, 150’likler listesine konulup sınırdışı edilen Ali İlmi Fani beyin bir mektubundan öğreniyoruz. Ali İlmi bey o sırada Fransız yönetiminde bulunan kendi memleketi Antakya’da öğretmenlik yapmaktadır. Bu sırada Lübnan’da 150’liklerden olan Junieh’de yaşayan Rıza Tevfik ile mektuplaşmaktadır. Ali İlmi bey, Rıza Tevfik’e yazdığı 14 Ekim 1935 tarihli mektubunun bir bölümünde Mehmet Emin Ersoy’un başına gelenleri anlatmış ve “Çocuğunki divanece bir harekettir. Asker koğuşunda Kur’an tefsir olunur mu? Bugünkü inkılab rejiminden bu derece gafletin manası ne?” yorumunu yapmıştır.
Mehmet Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy hakkında, Reşat Ekrem Koçu’nun yayımladığı, ancak tamamlanamadan kalan İstanbul Ansiklopedisi’nin ilgili maddesinde ve Emin Ersoy’un 1948 yılında Millet Mecmuasına verdiği, babasıyla Ulusal savaşımda Ankara’da geçirdiği günleri ve çocukluğunu anlattığı mülakatından bazı bilgiler ediniyoruz. Bunun dışında Emin Ersoy’un yaşamının nasıl geliştiği tam olarak bilinmemektedir. Emin Ersoy’un askerlik yaparken Mehmet Akif’in oğlu olduğunu sakladığı söylenmektedir. Askerlikten sonra iş bulamamış, İstanbul’da sabahçı kahvelerinde ve hamamlarında yatmıştır. Yalın ayak dolaşarak şarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yapmıştır. 1939 yılında İstanbul polisi tarafından esrarkeşlik nedeniyle yakalanmıştır. Bir süre akıl hastanesinde, bir başka suçtan da cezaevinde yatmıştır. Kendisini bulan bir baba dostu tarafından Bursa’da Atatürk Çiftliği harasına kahya olarak yerleştirilmiş, evlenmiş ve düzgün bir yaşam sürdürmeye başlamıştır. Fakat bir süre sonra 1963-64 yılları arasında işten çıkartılmış, İstanbul’a döner dönmez yeniden esrarkeşliğe başlamıştır. 1966 yılında eşi ölünce kimsesiz kalmıştır. Gizli intiharı düşündürür biçimde daha fazla içki ve esrar içmeye yönelmiştir. 1966 yılı sonlarında birkaç ay akıl hastanesinde kaldıktan sonra Kasım-1966 ayında oradan çıkmış İstanbul Tophane’de terk edilmiş bir kamyonetin karoserinde yatmaya başlamıştır. 24 Ocak 1967 günü bu kamyonun karoserinin altında, yerde ölü bulunmuştur.
(Abdullah Şevki, Şubat 2010)
Bizden Bir Karış Toprak İsteyeni
İstediği Toprağa Gömeriz.
 
İngilizlere Hediye Edilen Hilafet
 
40 Devlet ve OSMANLI
 
Çanakkale Senaryosu
 
Vatana İhanetin Belgeleri
 
 
Araştırmaları ve Derlemeleri için Tüm Yazarlarımıza, Yüce TÜRK Milleti Adına Çok Teşekkür Ederiz.

Bugün 272 Tekil 214 Çoğul Ziyaretçi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol