CHP'nin Din Düşmanlığı

Araştırmacı Yazar Said Alpsoy, CHP’nin tek parti diktatörlüğü dönemindeki, din düşmanlığını, saldırdığı camilerin akıbetini ve CHP’nin diNsiz, din düşmanı tavır ve söylemlerini tarihsel dayanaklarla açıkladı

Kanal A’da yayınlanan ve Sadık Yalsızuçanlar’ın sunduğu ‘Resmi Tarihten Gerçek Tarihe’ programının daimi konuğu, Araştırmacı Yazar Said Alpsoy, CHP tek parti dönemine ilişkin bOmba açıklamalar yaptı.

CHP’nin felsefi olarak batıcı, işlevsel olarak din düşmanı tavırları olduğunu ifade eden Alpsoy şöyle konuştu:

Türkiye’nin sosyolojisi benim kanaatime göre 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayan bir süreç ve Cumhuriyetin ilanı ile olgunlaşmıştır. 1839 Tanzimat Fermanı ile beraber toplumsal karakteristik yapının oluşumu başladı. Bunlar batılılar ile yerlilerdi.

Abdülhamit Han’ın tahttan indirilmesi ile beraber batılılar zafer kazandı. CHP’nin diktatör ve iktidar partisi olarak kurulması, CHP felsefe ve ruh olarak aslında yerlilerin elinden 1909 senesinde almıştı, fakat bunun ismiyle, kurumsal olarak kurulması Aralık 1923 oldu. Bugüne kadar da geldi.

CHP, 1839’da başlayan yerliler ile batılılar arasındaki sürtüşmenin, batıcılar kanadının koç başıdır. CHP ile Türk halkı arasında sürekli yükselen ya da düşen karşılıklı gerilimler oldu.

“Camiler geneleve dönüştürüldü”

Yüzde 90’ı CHP’nin marifeti sayabileceğimiz 1927-1972 seneleri arasında 2 bin 815 tane cami, camilikten çıkarıldı. Bunlara ne yapıldı? Rum ve Yahudi azınlık tüccarlar ihalelere girerek aldılar ve yıktılar. Devlet tarafından el konulanlar oldu. Eski Foça’da camilerin içine keçi, koyun bağlandığının bizzat şahidiyim. İçkili gazino yapılan camiler oldu. Şehir Klubü adı altında kumarhane yapılan, umumi tuvalet yapılan camiler oldu, hapishaneye çevrilen camiler oldu. Çanakkale’de bir cami genelev yapıldı. Yani aklınıza gelebilecek ne kadar toplumsal pislik varsa, CHP yönetiminde camiler camilikten çıkarılarak bu pisliklerin her biri dağıtıldı.

“O caminin mihrabına tuvalet yerleştirdiler”

Divriği’deki cami cezaevine dönüştürülüyor. Cezaevi tuvaleti de basit bir petrol varili. Sanki başka yer yokmuş gibi özellikle caminin mihrabına yerleştirilmiş. Bu din düşmanlığıdır. CHP’ye o vermiş herkesi aynı çuvala koyup itham etmiyorum. Bu fiillerin icracısı olan, CHP’nin üst düzey militanları inşallah Allah’ın rahmetinden uzak olurlar, mezarlarında yatmasınlar.

Muş’ta Murat Paşa Cami, sağlam, taştan ve Osmanlı eseridir. 1930’lu yıllarda dinamitle hava uçuruluyor. CHP yönetimi, ateşlenmeden önce tellal dolaştırıyor, dinamitin infilak sesinden hamile kadınlar korkup çocuklarını düşürmesinler diye. Muşlular ağlayarak emniyet şeridinin arkasından seyrediliyorlar. Camiden çıkan taşlar, Kültür Mahallesi isminde yeni inşa edilen memur evlerinin kanalizasyon inşaatında kullanıyorlar. Bu şeytani ruhun ifadesidir. Bu yapılan muamelelere hayvanlık demem, hayvanlar böyle bir şey yapmazlar.

“Cami, CHP’nin ilçe başkanlığı yapıldı”

Sadece İstanbul’da kapatılan cami sayısı 90 tane. Cami ve mescitlerle 113 tane. Bu camilerden bir tanesi CHP’nin ilçe başkanlığı yapıldı. Afyon’da Paşa Cami yıkılıyor, yerine cinsel organları gözüken çıplak bir adam heykeli yapılıyor, güya Zafer Anıtı. Konya’da kapatılan cami, mescit sayısı 120. Rize merkezde 9 caminin hepsi kapatıldı, insanlar vakit namazlarını sahillerde kılıyorlardı.

“Dünyada ilk defa mabetsiz şehir yaptık”

Ankara’da Yenimahalle inşa ediliyor. Yenimahalle’yi CHP yönetimi şu argümanla iftihar ediyor, diyorlar ki; “Dünyada ilk defa mabetsiz şehir yaptık.” Rahmetli Menderes iktidar olup, buna cevap teşkil etsin diye oraya cami yaptırdı. CHP başka mabet de yaptırmadı. Kilise de yoktu. Dinsizlik denilince Stalin gelir. CHP bunları geçti. Onların da yapamadığını yapmış, mabetsiz şehir inşa etmiş, 20 sene bunu gizlememiş ve bununla iftihar etmiştir.

CHP tam 18 sene bu memleketin minarelerinde ‘Allah’ kelimesini yasakladı. Bu CHP Allah düşmanı mı değil mi? Eğer değilse din düşmanlığı nasıl oluyor? CHP bizim Allah’ımızı, dinimizi yasak etti.

CHP’nin Türkçe ezan kararı

1932 senesinde, Fatih Camii’nin etrafı polis ve asker tarafından koruma altına alınıyor. Bunun üzerine halk başka alternatifler belirliyor. Bunlardan bir örnek anlatayım. Halk, imama önceden yırtık pırtık giysiler giydiriyor, eğer polis veya jandarma gelirse “Bu köyün delisidir”  diyecekler.

Tam 900 sene tek başına dinine sahip çıkmış bir millete bu alçaklık reva mıydı? Bu Allahsızlık reva mıydı?

Bugüne kadar gördüğümüz iki büyük işgal vardır. Moğol işgali, milli olarak da CHP işgali. CHP işgalinin barbarlık seviyesi ancak Cengiz Han Moğol işgali ile, haçlı işgali ile karşılaştırılabilir. 27 sene bu memleketin dinine, imanına, ırzına el koydular.

“Sela okunmasını yasakladılar”

1942 senesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir bildiri yayınlattırıyorlar. Hasta ve yaşlı insanlara moral bozukluğu getiriyor diye ölülere sela okunmasını tamamen yasaklattı. 1950’ye kadar. Paralelciler, uğruna kapı kapı dolaşıp oy topladığınız partinin kapı kulusunuz.

1939 senesinde Türkiye’nin nüfusu 18 milyon. Ama CHP iktidarındaki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Diyanet’e mensup olarak resmi Kur’an-ı Kerim hocasına verilen belge 9 kişi. 2 milyon insana bir tane resmi hoca düşüyor. 1935 veya 1936 yılından 1950’ye kadar bir tane bile Kur’an-ı Kerim baskısı yapılmadı, meal de yapılmadı.

1933 senesinde her okulda İslami çeşitlilik sonlandırıldı. Hiçbir okulda hiçbir düzeyde din bilgisi yok. Tam 17 sene. Bu din düşmanlığı değil mi? “Biz din düşmanı değiliz sadece laiğiz” diyenler alenen Allah, din düşmanı!

Halk mı CHP mi dinsizdi?

1926-1940 seneleri arasında toplam 14 senede resmi Kur’an kurslarından diploma alan kişi sayısı 287 kişi. Bu seneler arasında Türkiye’nin nüfusu 14-19 milyon arasıdır. Burada ya devlet ya halk dinsiz.  CHP dinsizdi.

İstanbullu Osman Bey Matbaası’nda bulunan Kur’an sayfaları bir Yahudi tüccara satılıyor. Bu sayfaları  kese kağıdı haline getirerek kullanıyor. Bu durumu tespit eden Müslümanlar şikayet ediyor. Savcılığın kararı ise; “Hadise ceza mevzuatımıza göre ceza tehdidi altında değildir. Kanunun cezalandırılmadığı bir fiil hakkında takibat yapılmasına gerek görülmemiştir.”

“Mehmet Akif’in oğlunu hapse attılar”

Mehmet Akif ‘in oğlu Emin 1930’lu yıllarda askerde tefsir dersi yaptığı için, askeri mahkemede yargılanıyor, hüküm giyiyor, cezaevinde yatıyor.

Mesela, 1930’lu yıllarda, Fransa’da devlet bursu ile master yapan bir grup Türk öğrencinin içlerinden biri kaza yapıyor, ölüyor. Cenaze nakli çok zor olacağı için, orada gömülüyor. Cenazenin nasıl defnedileceğini, nasıl yıkanacağını daha önce Osmanlı vatandaşı olan bir Ermeni papazdan öğreniyorlar. Ermeni papazı tarif ediyor, cenaze öyle gömülüyor. CHP gençliği… Bu nasıl zillettir, papazdan öğreniyorlar.

1949 senesi, CHP’li Başbakan Şemsettin Günaltay, Ankara İlahiyat Fakültesi’ni açtı. İfadesini nakleden Falih Rıfkı Atay’dır. Şöyle dedi: “Fakülteye fıkıh dersi koydurmadım. Çünkü fıkıh Kur’an’ın dünyevi ilişkilerini düzenleyen ayetleri üzerine kurulmuştur. Bu ayetlerin hepsi artık geçersizdir.”

 

KANALAHABER./ÖZEL İÇERİK

Bizden Bir Karış Toprak İsteyeni
İstediği Toprağa Gömeriz.
 
İngilizlere Hediye Edilen Hilafet
 
40 Devlet ve OSMANLI
 
Çanakkale Senaryosu
 
Vatana İhanetin Belgeleri
 
 
Araştırmaları ve Derlemeleri için Tüm Yazarlarımıza, Yüce TÜRK Milleti Adına Çok Teşekkür Ederiz.

Bugün 251 Tekil 199 Çoğul Ziyaretçi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol