İnsan Niçin Yaratıldı ?

İNSAN NİÇİN YARATILDI?

Kâinâtın bu kadar hassas ölçülerle tanzim edilmesi elbette ki hikmetsiz değildir. İnsanın gâyesiz yaratılmadığı gibi… İnsan, âyette bildirildiği üzere, kulluk için yaratılmıştır.[2] Diğer âyet-i kerîmelerde de şöyle buyrulur:

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır…” (el-Mülk, 2)

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakîkaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız!?” (el-Mü’minûn, 115)

Cenâb-ı Hak kullarını, kendilerine verdiği nîmetler ölçüsünde mükellef tutmaktadır. Yani bir insan ilâhî nîmetlerden ne kadar nasîb almışsa, mes’ûliyeti de o miktarda olacaktır. Zira Cenâb-ı Hak kulundan, takatinden fazlasını istememektedir. Lâkin takati nisbetinde de onu mes’ûl tutmaktadır. Bir misâl kabilinden zikretmek gerekirse; yirmi beş kilo kaldırabilecek bir insanın yirmi dört kilo kaldırması, aradaki bir kilodan dolayı mes’ûliyeti gerektirir. Veya otuz kilo kaldırabilecek bir kimsenin yirmi kilo kaldırması, aradaki on kilodan hesaba çekilmesini îcâb ettirmektedir. Çünkü âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Sonra o gün, size verilmiş olan her nîmetten hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür,

Yani insanın mes’ûliyeti, kendisine verilen nîmetler ölçüsündedir. Dolayısıyla da aslâ bir adâletsizlik söz konusu değildir.

Adâlet; nîmetlerin bedelini ödeyip ödememe hususundadır. Lûtufta adâlet aranamaz. Allâhʼın bizleri var etmesi, Oʼnun lûtfundandır. Bizim hak etmemizden değildir. Lûtfeden ise, isterse verir, istemezse vermez. Dilediğine az, dilediğine çok ihsân edebilir. Hiç kimse Oʼna bu hususta hesap sorma hakkına sahip olamaz.

Bizler de, bir bedel ödemediğimiz hâlde, meccânen, yani tamamen Allâhʼın lûtfuyla yoktan var edildik. Varlıklar içinde insan, insanlar içinde ümmet-i Muhammedʼden kılındık. Bir bedel ödemeden nâil olduğumuz bütün bu nîmetlere mukâbil, bedel ödeyerek âhirete intikal edeceğiz.

Yani bu dünyada şükür borcumuzu îfâ etme mesʼûliyetiyle yaşadıktan sonra, Rabbimizʼin huzûruna çıkarılacağız. Orada, dünya imtihanının karnesi mevkiinde olan amel defterlerimizi okuyacağız. Hayat kasetimizi seyredeceğiz. Büyük-küçük hiçbir şeyin ihmal edilmeden kaydedildiği hayat dosyalarımız önümüze serildiğinde, Rabbimizʼden “adâlet” değil, “merhamet” dileneceğiz.

Zira bu dünyada yaptığımız sâlih ameller, Rabbimizʼin bize olan lûtufları karşısında âdeta bir hiç mevkiinde kalacaktır.

Nitekim bir defasında Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz:

“‒Hiç kimse amel (ve ibadet)i sâyesinde kurtuluşa eremez!” buyurmuşlardı.

Ashâb-ı kirâm hayretle:

“‒Siz de mi kurtulamazsınız ey Allâhʼın Rasûlü?” diye sordular.

Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“‒(Evet) ben de ancak Allâh’ın rahmet ve keremiyle kurtulabilirim!” buyurdular. (Müslim, Münâfikîn, 76, 78)

Cenâb-ı Hak akıllarımızı ve gönüllerimizi vahyin terbiyesiyle olgunlaştırarak nefs ve şeytanın hile ve desiselerine kapılmaktan cümlemizi muhafaza buyursun. His ve fikirlerimizi dâimâ rızâsıyla teʼlif eylesin. Biz âciz kullarını lûtfen ve keremen; ilâhî affına, rahmet ve mağfiretine mazhar kılsın.

Âmîn!..

Bizden Bir Karış Toprak İsteyeni
İstediği Toprağa Gömeriz.
 
İngilizlere Hediye Edilen Hilafet
 
40 Devlet ve OSMANLI
 
Çanakkale Senaryosu
 
Vatana İhanetin Belgeleri
 
 
Araştırmaları ve Derlemeleri için Tüm Yazarlarımıza, Yüce TÜRK Milleti Adına Çok Teşekkür Ederiz.

Bugün 415 Tekil 303 Çoğul Ziyaretçi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol